26 Mayıs 2010 Çarşamba

Yaralı




Yalancı bir ihbarla telaşa kapılan kalabalıklar gibiydi, içimdeki sözcükler. Koşturup duruyor, birbirlerini eziyorlardı. En altta kalanlar, en naif kelimelerimdi. Tutamamıştım hiçbirinin elinden. Toparlayamadım, hecelerine yanlış ayrılmış harf kırıklarını. Sustum bu yüzden. O kelimeler olmadan anlatmaya başlayamam ki hikâyelerimi, hiçbir şeyden çekinmeden.

3 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

Bazen sessizlik gerekir insana, bazen içindeki cümlelerin küsesi gelir kulaklara... Öyle anlar da sadece kendini dinlemeli insan... Cümleleri yeniden ses oluncaya kadar...

zihni örer dedi ki...

Ahhh!
o bahar,
yaşa başa,
göze kaşa
bakmıyor:)

nöronlardan başlayıp, çakralardan geçip,
kandaki her zerreyle yüzleşip,
yaz sıcaklarıyla birlikte buharlaşııp, uçup gidiyor kendiliğinden.
Sizin oraya yaz gelmediyse Sevgili Prpali, az daha sabır:))

Parpali dedi ki...

O kadar "bahar" diye çırpınıp durmuşken, bu hâl de neyin nesi bilmem ki? Bile bile lades belki de. Bekliyoruz bakalım. Sabrın sonu selamet mi? :)
Teşekkür ederim Zihni Bey.