1 Ekim 2002 Salı

İçimden geldiği gibi

Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz alışkanlıklarımız, garanti sandığımız yaşam şartlarımız. Hiçbir şey garanti değil aslında. Koşullar, zaman, insanlar, her şey değişiyor. Doğan günün getirdiklerine ve götürdüklerine alışıyoruz, istesekte istemesekte. İmkânsız yok yani. En azından ayak uyduruyoruz çünkü.
Hayatı karmaşık, çekilmez, tutarsız yapmaktan hiç çekinmiyoruz. Herkes kendi doğrularıyla yaşıyor, kendini doğru buluyor. Farklı pencerelerden bakmayı bilmiyoruz. Ya da biliyoruz ama işimize gelmiyor. Hayatı seviyoruz ama herkes gibi hayatın bizi sevmediği inancındayız.
Gördüğüm, duyduğum, anladığım tatsızlıklarla, benim kafamda canlandırdığım yaşamı karşılaştırıyorum. Her şeyin alışılmışlığa karışması çok doğal ve isteklerimizin bunun dışında kalmasını sağlamak çok zor. Hayat kimseyi mutlu etmemiş galiba. Ya da salt mutluluk istemek çok büyük hata!
Geçmişe bakıpta derin bir offf çekmek geçiyor içimden. Yaşanılanlarla hesaplaşıp, kötülükleri silmek, affederek. Yeni hikayeler duymak ve yenilerini yazmak. Anlatmak için, içimden geldiği gibi…

Ekim/2002