9 Mayıs 2013 Perşembe

Yaş

Açık pencerelerden hafif bir rüzgâr eşliğinde kuş sesleri doluyordu odaya. Elimde kahvaltılıklarla, mutfakla salon arasında mekik dokuyarak katılıyordum ben de bu akustik şarkıya. Olsa olsa keyifli bir dinleyici olarak tanımlanabilirdi varlığım ama, yine de ne bileyim, önemli hissediyordum kendimi. O şarkının sadece kendisi için çalındığını bilen bir dinleyici gibi mutluydum. Elimdeki domates tabağıyla masaya yaklaşırken, birdenbire sevimli bir çocuk yüzü belirdi gözlerimin önünde. O ânı bir şeye benzet deseler yani, hiç tereddütsüz, bir çocuk yüzüne benzetirdim. O günün sabahı böyle başlamıştı işte.
Sonra sokağa çıktım. Deniz kenarına yürüyüp, bir köşesinde orta yaşlı bir kadının oturduğu bankın diğer köşesine de ben oturdum. Yaş tahminiyle ilgili pek başarılı değilimdir, o yüzden orta yaş diye konuya girdim. Bildiğim tek yaş tanımı, olduğundan büyük görünenler için söylediğim "otuz yaşında gibi" cümlesiydi ki, onu da otuz yaşıma girdiğimde söylemekten vazgeçtim. Ama kadının yüzünde her dakika başka bir zaman dilimini görür gibiydim. Yedi, yirmi, elli... Ona dikkat etmemin sebebi de buydu sanki.
Yanına otururken gayri ihtiyari yüzüme bakıp gülümsediğinde, kesinlikle yirmi yaşlarında bir genç kızdı mesela. Az evvel sevgilisinin yanından ayrılmış da, beraber geçirdikleri zamanı tekrar tekrar hatırlarmış gibi hülyalı bakmaya başladı kuşlara. Elindeki simidi parçalara ayırıp onlara atarken de, bir çocuk oldu, yedi yaşında. Paylaşmayı bilen her çocuk gibi, simidinin  yarısını koparıp bana verdi sonra, nasıl yapıldığını gösterirmiş gibi diğer yarıyı kuşlara yem yapmaya devam ederek. Oyun arkadaşı oldum bir anda.
Simitler bittikten, kuşlar son kırıntıları da alıp gittikten sonra, iyi günler dileyerek usulca kalktı banktan... elli yaşında. Düşündüklerimi sezmiş gibi, "zaman çok çabuk geçiyor" dedi yürümeye başlamadan. Yüzümde, suç işlerken yakalanmış bir çocuk edâsı, bir de tabii, ne diyeceğini bilememenin o garip sancısıyla gülümsedim sadece. Ben kaç yaşındaydım o an bilmiyorum ama, o kadın kesinlikle hangi yaşta olmak istiyorsa orada oluyordu bir anda. İşte o cümle de, bunu anladıktan sonra aklıma geldi. Ne güzel demişti Murathan Mungan, Mutfak kitabında. "Saçmalama! Hiçbir kadın elli yaşında değildir."