5 Haziran 2008 Perşembe

Ağlamak güzeldir

Bir köşede gizlice ağlayacak kadar biriktirdiğin hüzünler, içini temizlemek için yaşlara dönüşüp süzülmüyorsa yanağından; en olmadık yerlerde kendini açık etmek, seni hazırlıksız yakalamak için bekliyorsa göz pınarlarında. Ya da hiç ağlayamıyorsan, olan onca şey karşısında. Artan bir tepkisizlik ve duygu yoksunluğuyla, bir duvara bakar gibi bakıyorsan yaşadıklarına. Ağlayamayınca anlıyorsun, nasıl kıymetlidir ağlayarak boşaltmak içindekileri. Nasıl da rahatlatır, yeniler seni ağlamak.
Bu duygu üzerinde, hiçbir hakimiyetinin olamadığı durumlarda var. Üzüntüde, kızgınlıkta, kırgınlıkta. Ve en çok da, sen kendini durgunlaştırmaya çalışırken, üstüne gelen sorularla, hıçkıra hıçkıra, gözlerin kızarıncaya kadar ağlamak. Birşey tartışırken, sinirlerinin artık dayanamadığı o vakit, sesinin titremeye başlaması, tartışmanın sebebinden bile daha sinir bozucu aslında. Ama her seferinde, yeniden olur aynı şeyler. Her seferinde kaçıp gitmek, bir kuytuda ağlamak isterken, kalabalıklara denk düşer gözyaşların.
Gözyaşının bir silah olarak kullanıldığını düşünenler ve gerçekten bunu bir silah olarak kullananlar, ağlamaya direnmek nasıldır bilirler mi acaba? Dudaklarını ısırmak, gözlerini başka yerlere kaçırmak, başka şeyler düşünmeye çalışmak, içinden defalarca “ağlamamalıyım” diye tekrarlamak. Ve elinden daha fazlası gelmediğinde, akan yaşları gizli gizli silmek.
Ağlarken kendini beğenmeyenlerdenim. Ama kendimi beğenmediğim için değil ağlarken kaçışlarım. Sevdiklerimin çaresizliği, sevmeyenlerimin sevinçleri olmamak için. Zorlandığım, canımın acıdığı o anların bile, “yine mi ağlıyorsun?” diyerek aşağılanmaması için.
Ağlamak güzeldir… Bazen zordur, bazen zorlar, zorda bırakır. Ama ağlamak güzeldir. Ve bunu sadece, içten ağlayanlar bilir…

Haziran/2008

0 yorum: