22 Haziran 2008 Pazar

İncelik maharet ister

Elindeki poşetleri, sorgusuz sualsiz, o kadar uğraşarak dizdiğim kolyelerin üzerine gelişigüzel bıraktı kadın. Yan tezgaha bakıyor olmasına, bizim tezgahı dağıtmasına rağmen, bırakırken izin istemiş olsaydı, eminim sinirlenmeyecektim bu davranışına. Alışverişi bitene kadar nasıl sabrettiğimi ben de bilmiyorum.
Hani “hedef kitle” diye bir terim var. Tezgahta satılanların niteliğinden ve hitap ettiği insanlardan ayrı olarak, bazen orada oturuyor olmama beni sevindiren insanlar da geliyor tabi. Konuştuğu iki kelime, bakışı, tavrı itibariyle, işte benim için “hedef kitle” olabilecek insanlar dediklerim. İyi ki varlar ve iyi ki karşılaşıyoruz.
Geçen sene gittiğimiz Gökçeada’nın, hayran olduğum o rum köyü Zeytinli’de yaşadıklarımız geldi aklıma. Yaklaşık iki saat yürüyerek ulaştığımız o güzel köyde içtiğimiz, çok fazla türk kahvesi tutkunu olmamama rağmen, unutamadığım o kahvenin tadı sonra. Ve o kahveyi daha da lezzetli kılan o sohbeti.
Kısıtlı imkanlarımızla gittiğimiz Gökçeada da, minübüs gibi bir vasıtanın bulunmadığı o köye, taksiyle gitmek yerine, yürümeyi tercih etmiştik biz. Yürürken yanlarından arabayla geçtikleri üç kızın, onlarla aynı yere kahve içmeye geldiklerini gören üç-dört bey oturuyordu yan masada. Bizim onca yolu yürüyerek, buraları görmek için gelmiş olmamız, çok hoşlarına gitmişti. “Böyle gençler var hala demek?” demişlerdi. Onların grubu, Türkiye’nin çeşitli illerinden, öğretmen evleri müdürleri ve dernek başkanlarından oluşuyordu. Güzel sohbetimizi yarıda bırakıp, onlardan önce kalktık biz masadan. E malum, geze dolaşa aynı yolu geri yürüyecektik. Biz çiçek, böcek resmi çekerek yürürken, yanımızdan selam vererek geçtiler arabayla. Beş dakika sonra da geri döndüler, arka koltukta oturan beyler eksik olarak. “Başkanımın içi rahat etmedi. Sizi şehir merkezine bıraktıktan sonra gelip onları alacağım. Buyrun.” dedi, arabayı kullanan bey. Gerçekten de az ileride yol kenarında bekleyen başkanı görmüştük.
İnce düşünmek, nerede nasıl davranılacağını bilmek, insan olmanın gereği bence. O yüzden kendinden başkasını düşünmeyenleri, küçük dağları kendisinin sananları, hayattaki tüm özgürlük ve hakları, başkalarının sınırlarını ihlal etmek pahasına kendilerine ait sananları, aklım almıyor. Baktıkları yerde sadece kendilerini görmeyenler, sayıca az da olsanız, bu dünya, sizler varolduğunuz için gerçekten çok şanslı…

Temmuz/2008

0 yorum: