17 Temmuz 2009 Cuma

Akşam çayı

Karanlığın ortasına, belli aralıklarla yakılmış mumlar gibi şehrin ışıkları. Gükyüzünde ay; masada, ince belli bardakta, yeni demlenmiş çay. Günün yorgunluğunun üzerinden geçen, hafif, ılık bir rüzgâr.
Bakışlar, uzaklarda bir noktadan yol gözlüyor sanki. Oysa parmaklar, çay tabağının kenarında, yarım yamalak hatırlanan bir şarkının, tanınmayan melodisine kaptırmış kendini. Az sonra, yeni dağıtılan çaylardan, masaya davet edilen misafire "hoşgeldin" der gibi yükselen kaşık sesleriyle, bozulur düşüncenin de sessizliği.
Oysa her bardakta kenara ayrıp kaşığı, yarım kalan bir hikâyeye devam eder gibi yudumlarım ben çayı. "Nerede kalmıştık?" diyerek uzanırım bardağa. Ama özlüyor insan bazen, bardakta dolaşan kaşık sesini bile. Ve sohbetlere karışıp giderken yudumlar, alışıyor bazı seslerin yitip gidişine de.
Konular değişiyor, sesler, sözler değişiyor... Başımızda asırlık ağaçların yaprakları hışırdıyor belki. Etraftaki insanların uğultusu eşlik ediyor ona. Ve akşam, usulca giriyor gecenin koynuna...
17.07.2009

3 yorum:

aysema dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş bu Parpali. Duygu yüklü...Benzetmeler harika...

"Bakışlar, uzaklarda bir noktadan yol gözlüyor sanki. Parmaklar, çay tabağının kenarında, yarım yamalak hatırlanan bir şarkının, tanınmayan melodisine kaptırmış kendini. Çok sürmez, bozulur düşüncenin sessizliği. Kaşık sesleri yükselir etraftan, yeni dağıtılan çaylara "hoşgeldin" der gibi."

Bunlar senin sözlerin... Ne kadar güzel, ne kadar usta işi... Sen hep yaz Parpali.

Sevgilerimle...

Galeni dedi ki...

"Güzel demlenmiş çayın, ancak şekersiz içildiğinde keyif verebileceğini anladığımdan beri, hep başkalarının kaşık sesini dinler oldum"
Ben de buraya bayıldım. Şiir gibi adeta. Aynen öğretmenimin dediği gibi "usta işi"
Yüreğine sağlık...

Gülüş dedi ki...

Hiç bir bardakta dudak payı bırakmadınız bana
Bir kaşık sesini bile çok gördünüz şekersiz içerek çaylarınızı
İki çocuk rahatlıkla oturduğumuz kapının eşiğine
Kendi başıma zor sığıyorum bugün
Büyüdükçe insan yalnız mı kalıyor ne?

Sunay Akın'ın dizeleri geldi aklıma....