6 Nisan 2011 Çarşamba

Çıkmaz

Gözlerini kocaman kocaman açan çocuklarız biz. Her şeyi bilmeliyiz sanki. Bazen acı, bazen ince bir sızı olsa da gördüklerimizin arta kalanı, bilmeliyiz işte. Öyle öğretildi çünkü bize.
Oysa insan gözlerini kısmalı bazen. Kısıp uzaklara bakmalı. Kahve telvesinden yolculuklar biçmeli kendine. Hatta bir aşk bile edinmeli, çok istemişse. Baş harfi diye yola çıkıp, adının içinde geçmesine bile razı olmalı, harfler söylendiğinde.
Gözlerinin değerini bilmeli insan. Karşısındakine öyle apaçık bakmamalı. Ardına sığınılacak bir şeyler aramalı içinde. Ve belki de deli gibi sevinmeli, gizlenmeyi öğrendiğinde. Diyorum ya, insan gözlerini kısmalı bazen. Kısıp hayata bir daha bakmalı. Uzun uzun ve inatla. İlk önce gözünü kaçıranın kaybedeceğini bilerek. Beş yaşında ne olarak öğrenmişse o oyunu, anlamını eğip bükmeden muhafaza ederek ve bulduğu küçük hilelerle, onu daha da keyifli hâle getirerek devam etmeli yoluna. O yol, hep çıkmaz sokaklarda sonlansa da...

1 yorum:

beenmaya dedi ki...

bu bana hatta en çok da sana, senin soruna cevap olmuş yahu. sen zaten sorunu cevaplamışsın kendinde...

harika bir yazı bu tek kelimeyle...