18 Nisan 2011 Pazartesi

Kenar

Yol ıslanmasın diye
Şemsiye açanlara.../Akgün Akova

Yağmur, ağlarken yüzünü saklayan insanların gözyaşları gibi iniyordu şehrin sokaklarına; binaların yarı beline kadar dolanmış sislerin ardından. Bütün pencereler, bu durumdan haberdarmış da, bu sebeple yüzlerini başka yöne çevirmişler gibi, sıkı sıkıya kapanmışlardı. Hiçbir çocuk, açılan pencereden eve çağrılmıyordu mesela. Hiçbir bakkala "iki ekmek, bir yoğurt" sipariş edilmiyordu. Günün tam ortasında, kendi hâline bırakılmıştı yine yağmur. Oysa o, şımarık bir çocuğa benziyordu böyle anlarda. Kırıp dökmeye meyili oluyordu işte, önüne çıkan ne varsa.
Kim bilir, okul dönüşü annesini evde bulamayan bir çocuğun yalnızlıktan korktuğu gibi korkuyordu belki de, boş sokaklara yağmaktan. Ya bir daha dönmezse? Gelip camı tıklatıyordu bir süre, evde kimse olmadığına emin oluncaya kadar. Ama sonra işte, sonra, saçma sapan bir umuda kapılıp yine, saatlerce vurmaya devam ediyordu cama... açılmıyordu. Kararıyordu gökyüzü.
Ve ben, bütün bunlardan habersizmişim gibi oturuyordum öylece; olup biten her şeyin, ne mânâya geldiğini bilse de, anlamazdan gelen onlarca insanın yansıması gibi, o cam kenarında.

2 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Akgün Akova seven birini keşfetmek ne güzel. Ben her satırına hayranımdır da...

oyumben dedi ki...

Yalnız kalmak istiyorum ama nafile. Yanımda ben varım...