Liseli kızların etekleri gibiydi aklımda dolanan düşünceler. Gündüzleri kısacık, oysa akşamları... Hani bilirsin sen de, çözemezsin ya bazı şeyleri, geceler boyu uzun uzadıya düşünsen bile. Çünkü insan ne kadar uğraşsa da, uykuya daldığı anın farkında olamaz. Ya da bir çiçeğin açışına tanık. Bazı şeyler işte, sen hiç farkına varmadan, yavaş yavaş olurlar. Ve nasıl başarırlar bilmiyorum ama, sana da bir anda oluverdiklerini sandırırlar. Sen ise şaşkın, kalakalırsın ortada. Çünkü bir yanın inanmak isterken sihire, büyüye; izlediğin çizgi filmlerden kalma bir neşeyle; diğer yanın işte, inatla karşında durur, dersine iyi çalışmış bir öğrencinin sözlüye kalkma hevesiyle. İçindeki bu kavga nedeniyle, gözlerinde bulutlu bir günün denizini taşırmış gibi bakmaya başlarsın insanlara. Ve bu yüzden insanlar, kasvetli ve silik bir tonla çırpınıp durduğunu sanırlar, içinde kocaman bir mavi saklıyor olsan da.
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
8 yorum:
Fark etmeden ne çok şey oluruz
Tülay, nasıl güzel bir tanımlama o; liseli kızların etekleri gibi... Edebiyat ince bir zeka da gerektiriyor bu gün bir kez daha anladım...
Her iki yanına mavi düşlerden büyük
bir derya dilerim.
İçimdeki gökkuşağını kusmak istiyorum. Kırmızı, yeşil ve maviyi püskürteceğim. Kaç!...
içinden mavi geçen herşeyi çok severim. senin de saklı madem içinde kocaman bir mavi, elbet ben bu sayfayı çok seveceğim, hoş'geldim :)
liseli kız benzetmen çok hoş doğrusu...
"MAVİ" benim hayatımın anlamı...
Maviye düşen tozu almak zamanıdır baharın nemli mendiliyle...
Yorum Gönder