25 Temmuz 2011 Pazartesi

Ezgi

Bir akdeniz ezgisi gibi esiyordu rüzgâr, o sıcak yaz akşamında. Ve deniz, o ezgiye keyifle uyum sağlayan bir kadın gibi kıvrılıp duruyordu, şehrin rengârenk ışıklarının altında. Motorun üst kısmına, gözlerimi denizin lacivertinde kaybetmeye çıkmışken ben, yine bütün gerçekler seriliyordu işte, ayaklarımın altına. Kulağımdaki kulaklık engel oluyordu etrafıma dizilmiş onlarca insanın konuşmalarını duymama ama, çok sevdikleri hâlde, sözlerini bir türlü öğrenemedikleri bir şarkıya eşlik etmeye çalışıyorlarmış gibi, anlayışla bakıyordum onlara. Hayatı da tıpkı böyle yaşıyoruz galiba, diyordum içimden.
Çünkü söylüyor söylüyor söylüyorduk biz, durmadan. Aynı ritimle göğe salınan kelimelerle, bazen gerçekten inanıyorduk o şarkının bir parçası olduğumuza. İnanmak kadar önemli başka bir şey oluyordu sonra... davetsiz bir rüzgârın getirdiği çiçek kokuları gibi, gelip yerleşiyordu içimize mutluluk. Farkında mısın bilmem, bazı kelimeleri biz, ne çok seviyorduk. Hele bazı isimleri... delicesine. Ama durup dinlenmeden yakınmamızın sebebi sevmediğimiz şeyler değil sadece. Çünkü biz sevdik aslında şarkılar kadar hayatı da. Sevdik sevmesine ya, yine de söylediğimiz sözler pek denk düşmedi işte, onun tutturduğu ritmin kelimelerine. Oysa bir düşse... Biliriz çünkü biz, kelimeler, onları inançla söyleyenlere ihanet etmezler hiç; bir şarkıda ya da sessiz sedasız bir kağıdın üzerinde dolanıyor olsalar bile.

6 yorum:

nil dedi ki...

"Motorun üst kısmına, gözlerimi denizin lacivertinde kaybetmeye çıkmışken ben, ..."

şimdi gözlerimin önünde bir fotoğraf, "gece: laciverdi büyük bahçe"

pınar dedi ki...

Akdeniz oldum sanki birden,deniziyle,tuzuyla,düşleriyle,şarkılarıyla.
Sanki Akdenizi'in sıcağı dökülmüş kelimelerinden..

modafobik dedi ki...

Çok güzel ya ah bir aşk romanı yazsa da okusak dedim bir an :)

by mutu dedi ki...

sitenin tasarımı çok hoş olmuş.

beenmaya dedi ki...

belki de yaşayıp yaşatmaktan yana ki cesaretsizliğimiz yüzünden denk gelmiyor inançlarımız doğru kelimelerle...

Profösör dedi ki...

Bir kelime dağarcığından çıkan bu sözler bir gönül penceresinde soluk alırlar. Orda yeşerirler, orda çiçek açarlar, orda meyve verirler..

Mutluluk budur derken dudağının kıvrımıyla yanağındaki belli belirsiz bir gamzenin varlığı hissedilirse, bil ki bu bir tebessümdür. Bu tebessüm gönül hoşluğudur.

Hüzünlü olsak bile..!