Su başında çamaşır döverken, yaşamını yarılamış bir kadın gibiydi küçük kız. Her seferinde daha bir gayretle indirdiği sopayla, hayattan hıncını alıyordu sanki. Anlam veremediğim bir şekilde, yaşıtları bebek arabalarında gezdirilirken buralarda; o, hiç oynamadığı, hatta adını bile duymadığı barbie bebekler yerine, küçük kardeşini yediriyor, giydiriyordu. Utangaç bir gülümsemenin kapladığı yüzü ve onu çevreleyen dağınık saçları eşlik ediyordu, her zamanki suskunluğuna. Kalabalıklaştıkça artan yokluğun ortasında, yapayalnızdı.
Evin taş zeminine uzanmış ders çalışan, bir türlü kapanmayan sınıf kapısının arasına kağıt sıkıştıran, söyleneni anlamayan ve bazen anlasa da dinlemeyen, öğrendiği birçok kelimenin gerçekte ne olduğunu bile bilmeyen çocuklar... İsimlerinin ne önemi var?
Seçmedikleri bir hayat için, gözden uzak bedel ödeyen, yoklama defterlerinde geçse de adları, hayatın defterinde hep yok yazılan, isimsiz çocuklar. Ne yazık ki hayal değil onlar.
His
11 saat önce