25 Ağustos 2010 Çarşamba

Sevinç

-Tülay abla...

Onu tanıdığımda henüz 4.sınıfa gidiyordu. Yokluğun ve kalabalığın ortasında küçük bir kız çocuğuydu. 7 kardeş ve anne-babanın birlikte yaşadığı küçük bir evin ortasında, evin en büyük çocuğu, üstüne üstlük de bir kız çocuğu olması gözlerimi yaşartmıştı. En küçük kardeşi yeni doğmuştu o yıl. Şimdi altı yaşında. Bizim kızsa, görsem tanıyamayacağım kadar büyüdü geçen onca zamanda. Oysa ben, zaten hiç görmedim onu. Sadece fotoğraflar ve birkaç kere de internet sayesinde gördüm gülen yüzünü. İşten çok bunaldığım bir sırada telefonum çaldı dün. O sesi duydum. Heyecanlı, geçen onca zamana rağmen hâlâ çekingen ama mutlu sesini. Gönderdiğim mektup, yanına iliştirdiğim iki kitapla birlikte eline ulaşmıştı. Öyle şeyler söyledi ki, elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim bir an. Mutlu olmak, mutlu etmek bu kadar kolayken, bunca can sıkıcı lafın sözün, nasıl hâlâ etrafta dolanabildiğini anlayamadım.

3 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Tülaycım, herkes senin gibi başkalarını mutlu görmekten mutlu olabilseydi... ah ne güzel olurdu bu dünya ve bu dünyada yaşamak ne kadar insanca olurdu...

Sevgilerimle

Zeugma dedi ki...

Mutlu olmak, mutlu etmek bu kadar kolay, evet.
Ama insanlar bir tebessümü, selamı bile esirger oldular birbirlerinden.

Tespih Taneleri... dedi ki...

Nasil bir zamana geldik bende anlamiyorum dogrusu,insanlar sanki mutsuz olmak icin ozel bir gayret icindeler.Kimse mutlu degilki herkes bir sikayet,halinde..Hemde mutlu olmak icin bu kadar cok sebep varken...Mutlu olmak, mutlu edebilmek bu kolayken...
Sevgiler