30 Ağustos 2010 Pazartesi

İnat

Elime aldığım kitabın haftalarca süründüğü, birkaç sayfa okuduğumda bile, kendimi derin bir yorgunluğun içine düşmüş bulduğum günler biriktiriyorum. O günlerden her birinde, dini bir töreni yerine getirirmişçesine, derin bir sükunetle yıkıyorum saçlarımı; belki artık inat etmekten vazgeçer de, uzar diye. Deli gibi severken bu şehri, kapıları kapatıp oturmak istiyorum, bulunduğum dört duvar artık her neresiyse. Biliyorum yollar tükenmedi... gitme isteğimde. Ama işte... içimde bir şey var, inatlaşıyor benimle...

6 yorum:

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Merhaba,
Güzel siteniz ve size yeniden merhaba!

Ahbap dedi ki...

İnat da bir muratdır:)

Parpali dedi ki...

Mehmet bey; hoşgeldiniz, yeniden hoşgeldiniz ;)

Ahbap; inadın attan fazlası var, eksiği yok. Murattır kesin :)
Bu arada, dün sedef işlemeli bir kutunun nasıl yapıldığını görme fırsatım oldu az biraz. Hediye ettiğiniz kutu aklıma geldi, bir kez daha teşekkür ettim içimden. Yorum vesilesiyle burdan da yineleyeyim teşekkürümü :)

Sazan dedi ki...

Bana gitsene?

Özledim...

Sesin durgundu, huylandım bi de üzerine...

Güzel gözlerinden öperim...

Bak görüşünce yapayım bunu :)

Momentos dedi ki...

Bir sebebi vardır mutlaka.. biraz beklemek, bekleyip görmek gerek. :)

Sevgiler,

Elif Gizem dedi ki...

İçindeki kadın yorgun mu bu sıralar... Bana öyle hissettiriyor kaleminden döktüklerin. Mevsim geçişlerine yükleyelim ister misin bütün suçu?