13 Ağustos 2007 Pazartesi

Yolculuğumdan arta kalanlar...

Hüzünlüdür yolculuklar.
Camda akıp giden yol, kulağımda müzik. Bildiğim şehirden uzaklaşırken, tekerleğin her dönüşünde bilmediğim ya da bildiğim başka bir şehre giderken, tarifi imkansız bir hüzün kaplar içimi, ağlamaklı olurum.
Kendinle hesaplaşmaya, hayal kurmaya, aklındakileri bırakıp kaçmaya çalışmak için güzel bir mekandır, uzun yolculuklarda cam kenarları. Olamadıklarını olur, söyleyemediklerini söyler, kaçarsın, hızla uzaklaşırsın olay mahalinden.
Güzeldir yolculuklar.
Yanından geçen arabalara bakarsın, içindeki hayatlarla ilgili tahminde bulunursun. Bir dağ, bir kayalık, ait olduğun şehirde olmayan herhangi birşey gördüğünde kavrarsın yeniden uzaklara gidişini. Hele de şanslıysan, güneşin doğuşu ya da batışını görebilmişsen, yenileyebilirsin kendini, umutlarını.
Mola yerlerinde çocukluktan kalma birikmiş anılar bulursun. Yalnızsan yolculuğunda, tıpkı hayat yolculuğunda olduğu gibi, elinde muhtemelen kötü demlenmiş çay, dalar gidersin geçmişle harmanlanmış gelecek vaadlerine.
Basittir yolculuklar.
Asıl olan yolculuğa karar vermek, gitmek cesaretini göstermektir. Gerisi olağan yolculuk planıdır, kaptan nezaretinde.
Her yolculuk dönüşü özlemle bakarım yeniden kavuştuklarıma. Bilirim ki altın yaldızlarla da kaplasalar gideceğim heryeri, insanın evi gibisi yoktur. Her yolculuğun sonu evine dönüştür nihayet. Geri dönemeyeceğini bildiğin yolculuk sürgün olur. Sürgünler eksiltir, yok eder, yolculuklar çoğaltır, sağlamlaştırır.
“Yolcu denmez her gidene, herkes o yolun taraftarı olmayabilir.” demiş ya Yılmaz,
taraftarı olduğum, seçimini kendim yaptığım her yolculuğa yine, yeniden ve hep varım ben…

Ağustos/2007
Bartın gezisi dönüşü

0 yorum: