1 Ağustos 2007 Çarşamba

Yollara, yolculuklara, dostlara...

Nedenleri, niçinleri toplayıp koymuşum eteğime. Her kendimle kalışımda, en ufak bir fırsatta tekrar döküyorum ne var ne yoksa ortaya.İşte bu yüzdendir en kalabalıklarda bile dalıp gitmelerim, nedensiz, tarifsiz hüzünlerim.
Dar boğazlarım, fırtınalı denizlerim, bulutların kapladığı gökyüzüm var benim. Ha yağdı ha yağacak gibi, durumu belli ama kararsız ve inatçı bir tutum içindeyim. Bir yanım sabırsız “yağsa da kurtulsa” diyor, bir yanım kuruntulu yağmurun iyi geleceğine dair kuşkuları var. Gel-gitler yaşıyor, dalgalanıyor ruh halim.
Aslında kendimi anlatmak için kullanabileceğim bazı cümlelerden kuvvetle muhtemeldir nefret etmem. Ama hiçbirşey, her fırsatta iyileşmeye yüz tutmuş yarayı kanatırcasına yüzleştiğim, kişisel gerçeklerimi değiştirmeye yetmez. Gerçi yüzleşmek ne çare. Kendiyle tanışmış ama barışamamış bir düşmanım ben kendime. Düşman, ne ağır kelime…
Kendime düşmanlığıma inatsa dostlarım var. Farklı yollardan, benzer şartlarla geçtiğim. Bir duygumu ifade ederken beni lafta değil gerçekten anlayabileceğini bildiğim. Gülüşümü, gözyaşımı, hayallerimi, umutlarımı paylaşabildiğim. Her fırsatta şanssızlığımdan yakınsamda, tanışmanın, biraraya gelebilmenin gerektirdiği şansın farkına varabildiğim. Hep yanımda olduğunu bildiğim, hep de yanımda olmasını istediğim.
Bütün bunları zaten bildiğin şeyleri tazele, sahibinin kaleminden oku diye yazıyorum.
Geçtiğim, geçeceğim yollara.
Yaşadıklarıma, yaşayamadıklarıma.
Sanadır gülüş

Ağustos/2007

0 yorum: