15 Ocak 2008 Salı

Susuyorum yine...

“…
Başka kokular, başka tatlar aramaktansa
hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa
yaşadığımızın adı nedir diye sormaktansa
sana geldim
…” Bülent Ortaçgil

Üşüyorum…İçimde paylaşılmayı bekleyen cümlelerle uyandım bu sabaha da. Akşam uykuya dalarken, sabah uyanırken aklımdaki birçok şeyden en belirgini, bu çözümlenmeyi bekleyen düşünce. Yani şu cümle: Acaba?
Acaba olabilir mi? Acaba unuttu mu? Acaba o da aynı şeyleri düşünüyor mu?
Bir görünüp bir kaybolan umuduna, olabileceğine kanaat getirdikçe aklımdaki soruların çoğalışına, hiçbirşeyi yerli yerine oturtamayaşıma kafa yorarken, kimbilir daha neleri de göz ardı ediyorum?
Biliyorum böyle olmamalı. Biliyorum sabırsızlığımın beni nice yanlışlara sürükleyeceğini. Ama bir yandan da aynı soruyu soruyorum deli gibi, elimde değil.
Yokmuş gibi davranmam yanıltmasın seni. Zaten sen de beni yanıltırsın diye hala bu soruyu sadece kendi kendime soruşum.
Hayat çok garipmiş, yeniden ve yenileyerek öğreniyorum şimdi. Keşke söyleyebilecek daha iyi birşeylerim olsaydı. Nasıl daha iyi deme, ne bileyim işte. Daha net, daha güvenilir, daha emin birşeyler. Oysa ben, acabalar, keşkeler, belkiler arasında, bilinmezler içindeyim. Mesela bilmiyorum içimde olan nedir? Bilmedikçe korkuyor, derin bir umutsuzluğa bürünüyorum. Korkakça davranıyorum ama mecburum buna.
Susuyorum yine. Ve aklıma tek bir cümle geliyor. “Artık çocuk değiliz, susarakta birşeyler söyleyebiliriz.” Tabi sadece anlayana…

Ocak/2008

0 yorum: