1 Temmuz 2008 Salı

Bir çocuk kadar masum

Başımı pencereye yakın yerleştirdiğim yastığa koyup, uzakta dumanlı tepeleri, yakında meyve ağaçlarını görüp, kuş cıvıltılarını dinleyerek bir akşamüstü dinlencesi yaptığım. Etraf sessiz. Köyün girişindeki araba sesi de, karşı tepede birbirine seslenenlerin yankıları da kulağımda. İstanbul’un bu saatlerdeki kavurucu sıcağına inat, insanı ürperten bir serinlik var buralarda. Havada toprak, sağda solda açmış çiçek, taze demlenmiş çay kokusu var.
Güneş, olanca ışığını, parça parça bölünmüş bulutların belirginleşmesi için kullanmış batarken. Arkasında kara bulutlar yollanıyor bizden tarafa. Çok uzaklarda karınca kadar görünen kuşlar uçuyor. Gözümün görebildiği kalan her yer ise yeşil.
Güneşin sakladığı, bulutsuz bir yaz akşamı kadar koyu, küçücük o gözleri saklayan gözkapaklarından öperken, akşama kavuşuyor yine gün. Bir çocuk, düzenli nefes alış-verişini, kalbinin atışını hissederken ben, usul usul uyuyor yanıbaşımda. Gözleri mutlu bir rüyaya kapalı. Ah çocuk, kötü olan herşeye gözlerimizi sıkı sıkı kapatsak ya da görmezden gelsek. Bizimde kapalı gözlerimizde, güzel rüyalar belirse. Ve tüm kötülükleri unuttursa bizlere…

Temmuz/2008

0 yorum: