1 Şubat 2009 Pazar

Kırmızı ojeli eller

Beyaz bir mendilin üzerinde, kırmızı ojeli, neredeyse mendil kadar beyaz eller. Buruşturup duruyor mendili. Az önce kapadığı telefon belli ki mutsuz etti onu. Ama başka bir şeyler daha var. Acaba kızgın mı, yoksa korkuyor mu? Yüzünde kendini ağlamaktan alıkoymaya çalışan bir ifade var.
Derin bir iç çekişle kaldırıyor bir müddet sonra başını. Dışarıdaki karanlığın ve içeride yanan ışıkların cama yansıttığı insan yüzlerini aşıp, Boğaz’ı görmeye çalışıyor. Dışarısı buz gibi soğuk, iliklerine işlemiş vapura binenlerin de.
Telefonu çıkarıp ekranına bakıyor. Bir eliyle sıkıca kavradığı telefona diğer elini de siper edip, kucağına bırakıyor kollarını. Bir damla yaş süzülüyor yanağına, çarçabuk siliveriyor hemen. Neler geçiriyor acaba içinden? Kocaman bir çantanın içine bir kuyuya atar gibi atıyor sonra telefonu.
İskeleye yanaşıyor vapur. Bütün yolcular bir yarış içindeler sanki. Kimisi vapur yanaşmadan atlıyor iskeleye. Oysa o ellerini iki yana koymuş yerinden kalkmaya dermanı yokmuş gibi oturuyor orada. Çantasını alıyor, ağır hareketlerle kalkıyor yerinden. Saçlarını düzeltiyor. Her ihtimale karşı gözlerinin altını siliyor parmaklarıyla. Sıkıca sarınıp kahverengi paltosuna, adım atıyor aynı şehrin diğer yakasına…

Şubat/2009

0 yorum: