1 Şubat 2011 Salı

İs

İplik inceliğinde akan suyun doldurduğu demlik kadar acelesizdi koyulaşırken akşam. Yollara yayılan is kokusu üzerime siniyordu. Birbirleriyle şakalaşarak yürüyen birkaç çocuğun gülüşünü ezip geçiyordu arabaların gürültüsü. Aslında onlardan hızlı yürüyordum ama, bir türlü geçip gidemiyordum yanlarından. Adımlarımı yavaşlatıp, frekansı bir türlü tutmayan bir radyo istasyonunu dinlemeye çalışır gibi, dikkatimi yöneltmiştim onlara.
Büyüdükçe ne kadar çok kelime öğrendik biz. Hem çoğunu sadece kelime olarak da değil, bütün anlamlarıyla öğrendik. Onlar iki üç kelimeyle anlatırken bütün dertlerini, bunu düşünüyordum ben. Daha az kelimemiz varken, daha çok is kokardı bu sokaklarda. Kelimeler hayatımızın isini alıp götürdü diyebilmek isterdim. Oysa geçirdiğimiz onca yıl boyunca, giderek daha az güzel koku duyar olduk biz. Belki zamanla kanıksadık da kötü kokuları. O yüzden mi artık eskisi kadar alamıyoruz dersin, her tarafa sinmiş o is kokusunu?

3 yorum:

Profösör dedi ki...

Güzel bir anleatım. Kelimelerin taşıdığı anlam aynı zamanda beş duyumuzu temsil etmez mi?

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Kokular değişik de olsa insan zenginliğimizin biraz da göstergesi Sevgili Tülay kardeşim.
Kötü kokula da olmalı!
İşi başka bir boyuttan sardım.:) Sevgiyle kal.

Profösör dedi ki...

"Melancholy" isimli videoyu ve bu videoya verdiğim başlığı düşünerek yorumlarınızı sayfamda bekliyorum. Merakımı bağışlayın lütfen..