28 Şubat 2011 Pazartesi

Olur öyle

Bir elinde kase, diğer elinde, az önce kasenin kıyısına sıyırdığı için rahatça taşıdığı kaşıkla, bir lokma daha yedirebilmek için, çocuğunun peşinde dolanan bir anne edasıyla yaklaşmıştı yanıma. Ne yalan söyleyeyim, güzel cümleleri vardı. Herkesin duyduğunda inanmak isteyeceği kadar güzel cümleler. Bense, bir kazı kazan kartı havasına büründürdüğüm parmağımın üzerinde dolandırıyordum tırnağımı. Parmağımda yüzük olsaydı eğer, onu çıkarıp takmaktan daha büyük bir mutluluk duyardım, eminim. Yoktu ama... olur öyle.
Sonra dışarı çıktım. İnsan pazar günleri, dükkânların ağızbirliğiyle kapalı olduğu yerlerde dolaşmamalı. Hele de yalnızlık duygusu bu kadar baskınsa içinde. Bir de aylardan şubatsa, hem de hava alabildiğine soğukken. Baharın nasıl bir şey olduğunu hatırlamasan da, adını anmak bir otobüs durağında, tek başına. Herkes istemiş de hani, sen istemesen gelmeyecekmiş gibi önemli hissetmek kendini. Sonra yine, hiç de öyle önemli olmadığını düşünmek... olur öyle.
Her şey olur da işte, bazen, hiçbir şey olmayacakmış gibi gelir sana. Gözlerin anlamsız bir noktaya dalar gider. Bakarsan görebilecekmişsin gibi. Bakarsın... göremezsin. Olur işte öyle.

4 yorum:

piktobet dedi ki...

yazıdaki en çarpıcı söz: "güzel cümleleri vardı." kendinden önceki ve sonrakileri süründüren bir ifade.

Larenta dedi ki...

Olur..sık sık olur hem de..

zuzuların annesi dedi ki...

Sen yazınca ve ben seni okuyunca...Olur öyle:)

ortaknefes dedi ki...

Herkes kendi devinimini sürdürür. Melankoli; kendi deviniminin, başka hangi çarkları çevirdiğini bilememe/emin olamama sürecinin bir sonucu olsa gerek. Böylesi durumlarda feleğin çarkına çomak sokulması ve bizimki dönmüyorsa hiç birinin dönmemesinin sağlanması/provakasyon önerilir. Yazılardan sonra bir öğün:)
Selamlar