20 Mart 2008 Perşembe

İstanbul

Karmaşanın, kaygının, delik deşik sokakların, kalabalığın ve yalnızlığın şehri İstanbul. Burada geçmeseydi hayatım, bir misafir olarak gelmiş olsaydım mesela sana, yine bu kadar sever, alışabilir miydim acaba?
Öyle çok şey var ki sende, bana ait. Çocukken gözüme büyük görünen, düştüğüm o duvar, sevdiğim insanlar, eski sevdalar, sevda sanılan yanılsamalar. Dostlar, arkadaşlar, okuduğum okullar…
Çok sevdim ben seni, sen de içime işledin benim. Dilediğimde kuytu bir köşe, dilediğimde kalabalığını en yoğun şekliyle sundun bana. Sokaklarında yürümeyi, deniz kenarlarında gezinmeyi; vapurla, motorla denize seyre dalarak karşıya geçmeyi, rüzgarını tenimde hissetmeyi, koyu mavi akşam üzerlerini, bilinmeyenlerini milim milim öğrenmeyi sevdim ben.
Belki çoğu kişi bilmez ama mesafenin şehrisin sen. Büyüklüğün, tıklım tıklım trafiğin değil seni bu tanıma yakıştıran. Hani herkesin ortak bir tanımı var senin için. Yok eder, yutarsın ya herkesi. İşte tam da bu yüzden mesafenin şehrisin sen. Yaşarken doyasıya seni, başı dönebilir insanın. Kaptırabilir kendini sana, içinde hızla akıp giden hayata. Kaybedebilir iradesini, sürüklenebilir yetişilemeyen yaşam hızınla. Kontrollü, mesafeli durabilmek; kendini tamamen teslim etmemek gerek sana. Yalnızca kaybolmayı istediğinde kaybolabilecek, gerektiğinde de soyutlayabilecek olmak gerek kendini o kalabalıklardan.
Benim şehrimsin sen, benim gibisin. Yağmurlu, karlı, puslu havaların hiç çekilmez. Güneşli, mavi gökyüzünün seyrine doyum olmaz, insanın aklını çeler. Kararlarım da sendedir, beni arafta bırakan ama beni anlatan kararsızlıklarımda. Kendimi bildiğimden beri, her yolculuğum sende bittiğinde daha da güzelleşir. Yolların, tabelaların, otobüslerin, dükkanların tanıdıktır. Ve eskilerden gelen bir tanıdıklığın birikimini de taşır herşey.
Kocaman bir şehirsin sen ve içinde bir nokta kadar küçük kalan ben. Bir yerden bir yere gitmek, şehirlerarası yolculuklar kadar zaman alsa da ve yorsa da çoğu zaman; sabrımızı sınasan, zorlasan da her an, yine de kopmak, silip atmak mümkün değil seni aklımdan. Sevilen, yokluğunda özlenen, zorlayan, zorluklarına alışılansın. Bazen unutsam da, kaçıp gitmek istesem de buralardan, içimde bir yer çok iyi bilir, yaşamayı istediğim yerdir bu şehir. Ey ömrüm, başladığın yerdi İstanbul, dilerim sen yine burada son bul…

Mart/2008

0 yorum: