28 Mart 2008 Cuma

Renklerin dili

Gülün, mendilin renklerine anlamlar yükledi insanoğlu. Kendisi konuşamadığında tercüman etti hislerine. Aşk dediler kimisine, kimisine ayrılık, kimine hasret. İstiyorlar ki, kokusu bile olmayan kırmızı güller, aşkı anlatsın sevdiklerine. Galiba koklamadığın sürece aşktı kırmızı güller. Ya da gülü tercüman saydıkları, sadece görüntüye olan aşklarıydı. Ancak bu durumda mantığıyla çelişmez yaptıkları.
Çiçeklerin manidar renkleri gibi, insanları da anlatan ya da insanların vazgeçemediği renkler vardır. Ben mavi ve yeşile delicesine bağlanmışımdır. Özellikle de mavi. Huzur verir bana, mutluluk verir. Gökyüzünü, denizi hatırlatır. Tabi onlarda özgürlüğü duyumsatır içimde. Acaba maviyi gökyüzüyle mi sevdim ben, yoksa gökyüzüne mavi ile mi tutkun oldum? Kaynağını bile bilmediğim kadar uzun zamandır seviyorum maviyi ben. En sıkıntılı zamanlarımda bile gözlerimi göğe kaldırıp, o mavi görmeyi isteyecek kadar tutkun ve bu durumdan oldukça memnunum.
Geçmiş zamanlarda, benim bu renklere olan beğenimi bilen biri bir kıyas yapmıştı. “Yeşil seni hüzünlü gösteriyor, mavi ışıltılı.” demişti. Belki de yeşilin, onun söylediği gibi hüzünlü yanımı açık eden bir tarafı vardı. Ama ben vazgeçmedim hiç sevmekten, kendimi bu renklerle ifade etmekten. Memleketimin rengi yeşil, aslımın olduğu yerin rengi. Çocukluğumdan beri içinde olduğum, içimde olandı.
Renkler kandırdı çoğu zaman, kararsız kaldığımda ya da hiçbir beğenim olmadığımda. Tıpkı denizi her gördüğümde, her yeşile baktığımda yaşama kandığım gibi…

Mart/2008

0 yorum: