18 Ekim 2007 Perşembe

Dengenin koordinatları

“Aşk bir dengesizlik işi
Dengeye dönüşendir sevgi”

Dün akşam Haluk Bilginer’in Vahide Gördüm ile sahnelediği oyuna gitmiştim. En bencil söylemlerden olan “Ya benimsin, ya toprağın.” cümlesinin modern bir anlatımıydı sanki oyun.
Öyle bir sevgi ki kadının ki, ne 15 yıllık evliliğini ve eşini bırakıp gidebiliyor, ne de yakalandığı paranoyakça kıskançlık halinden kurtulabiliyor. Bu durumda ömrünün kalan kısmında çekeceği acıyı azaltmak için, öldürmeyi deniyor adamı.
Adamın sevgisi ise daha vahim. Delice sevdiği ama bunu söylemeyi unuttuğu, çapkınlık yapmadığı ama bunu utanılacak birşey olarak gördüğü ve aldatıyormuş hissi uyandıracak tavırlar takındığı için, kaybedecek hale geliyor sevgilisini ve hatta hayatını. Bir evlilik içinde sıkışmış, konuşmayan, yanyana ama uzak, birlikte yaşayan iki yabancı. Yani evliliğin olağan kederi.
Oyunun etkileyici cümlelerinden biri, kadının öldürme teşebbüsünün nedenini anlatırken söylediğiydi. Bir gece eşini beklerken, bir şişe içki açıyor. Kadın bekledikçe, adam gelmiyor. “Şişeyi açtığımda beni aldatıyor olman bir ihtimaldi, ama şişe bittiğinde, artık bu kesindi.” diyor kadın. İnsan yeter ki kendini birşeye inandırmak istesin. O kadar çok neden ve ipucu bulur ki doğruluğuna kanaat getirmek için. Böylesi hisler, çok hayal kuran insanlarda da olur. Olmasını istediği veya sürekli düşündüğü bazı şeyleri, hayal mi, yoksa gerçek mi kestiremez kimi zaman.
Aşk, sevgi, kadın-erkek ilişkileri, karanlık kör kuyular gibi. Ne bekliyoruz sevgiden ya da sevgiliden? Ve ne kadarını istemeye hakkımız var? Ya da tam tersi, o çabalarımızın ne kadarını hakediyor?
Ve kadın, adamın kafasına bir heykelle vurur. Adam aslında hafızasını kaybetmemiştir. Ama kadının bunu yapma nedenini öğrenmek istediği için, hiçbirşeyi hatırlamıyormuş gibi davranır. Kadına sorar:
- “Ben neyim bu evlilikte? Alışkanlık mı, mecburiyet mi, sevgi mi?” Bu soru, bu kadar temkinli, ancak bir hafıza kaybının ardına sığınarak sorulurdu. Bu gibi soruları genelde kadınlar sorar ve erkeklerin genel düşüncesi, en ufak olayda ilişki sorgulamasına gidildiğidir. Zaten ortak bir düşüncede oldukları zamanlar nadirdir ve bu nadir durumların hatırı da olmasa, neler olur kimbilir?
Birbirinin üstüne kabus gibi çökmemek, ama aynı zamanda kişiliğini ezmesine, seni yok saymasına fırsat vermemek. Yani dengeye dönüştürülebilendir sevgi. Galiba dönüştürebilen de, ermiş…

Ekim/2007

1 yorum:

Ayşe'nin Kitap Kulübü dedi ki...

Merhabalar;

Bu oyuna ben de gitmiştim ve Haluk Bilginer'in oyunculuğuna bir kez daha hayran olup çıkmıştım. Vahide Gördüm'ü beğenmeme rağmen sanki tutuk gibi gelmişti oyunu ama bütününde iyi bir oyundu.
Sevgiler
AyşeninKitapKulübünden
BİLLUR