12 Ağustos 2008 Salı

İnsan

On sene önce başladı bizim tezgah maceramız. On senedir, hafta sonu tatili nedir, tam olarak bilemedim hiç. Zamanımın büyük kısmı orada geçiyor. Bir planım yoksa eğer, evde olmak da can sıkıcı oluyor tabi. Ama yine de, kısıtlı olmak da, en az onun kadar can sıkıcı. Bir planım varsa, dilediğimce hareket edememek, kısıtlı zamanlara sığdırmak zorunda olmak o planı, pek bir sevimsiz oluyor.

Tezgahı yeni açmaya başladığımız zamanlarda, çok keyifli bir ortam vardı bizim sokakta. Oturup konuşulabilir, söylediği dinlenilir kişiler vardı. Sonra yerlerini kiraya verenler, bu işi tamamen bırakanlar oldu, dağıldı o ortam. Son zamanlarda iyice dibine vurdukları bir kötü niyet çemberi var sadece. O kötü niyet hırsla birleşince, nasıl bir hale geldiklerini ben görebiliyorum çok net. Ama onlar? Pek sanmıyorum…

Çoğu insanla sadece merhabalaşıyorum orada. Pek azıyla oturup konuşuyorum. Bazısı sever beni, çoğu sevmez bu yüzden. Bazılarının sevmiyor olmasından da mutluluk duyarım ayrıca. Sevselerdi, “nerede yanlış yapıyorum?” diye düşünürdüm sanırım. İki ay önce, karşı çaprazımızdaki tezgah değişti. Yeni birileri geldi. Yeniden birşeyler konuşulabilir birileri geldi. O kadar çok problem oluyor ki orada. Bırakın belediye ile, kafeler ile ya da müşteriler ile olanları, tezgah sahipleri birbirleriyle problem yaşıyorlar sürekli. Aslında en büyük problem sandıkları şeyler bile, öyle kolay hallolur ki kendi aralarında. Ama kaybettikleri değerler, bir perde gibi inmiştir gözlerine, çözümleri göremezler.

Dün bunları konuşuyorduk. Orada bulunmanın, yazın ayrı, kışın ayrı yaşanan zorluklarından. O zorlukları kördüğüm haline getiren insanlardan. Kaybolan iyi niyetlerden, samimiyetten. Sen anlatmayı pek çok kez denediğinde ve bazıları inatla anlamadıklarında, “ne halin varsa gör” demek gerektiğini de bilmekten. “İnsan” sadece bir varlığın adı değildir. Değerleri, özellikleri olan bir varlığın sıfatı olabilir olsa olsa. Yani “insan kalmak” çok önemli bir uğraş şu hayatta…

Ağustos/2008

0 yorum: