9 Ağustos 2008 Cumartesi

Ne zaman eskiyor sevgiler?

“Ne zaman eskiyor sevgiler? Ödenen bedellerin acısı geçince mi? ”

Çocukluğumun doğum günü masalarını süsleyen bembeyaz, dantel bir masa örtüsü vardı. Ne güzel görünürdü masanın üzerinde. Bazen çok heves eder, sermek isterdim bir yemekte. “Olmaz!” derdi annem. Elim mahkum kabullenirdim bu durumu. Sonra üzerinden öyle zamanlar geçti ki, annemin yemek sofralarına serdirmediği o örtü, tezgahın üstüne örtülür oldu. “Gördün mü?” demiştim anneme, ilk defa tezgaha serdiğimizde. “Kıyamıyordun örtüye. Şimdi bırak evi, tezgahta bile serdiriyorsun.” Gülüyordu annem, elbet o da hatırlıyordu, küçük kızının örtüyü alma çabalarını.

İlgiyi, beğeniyi, sevgiyi, verilen önemi, ilk zamanlardaki haliyle muhafaza edemiyor bazen insan. Çoğu zaman kendi savurganlığından, kimi zaman şartlardan, kimi zamansa muhatabının tavırlarından. O yüzden en azından, yaşarken değerini bilebilsek keşke. Eskimeden, eskitmeden.

Bütün efsane olmuş aşıklar kavuşmuş olsalardı, onca mücadeleden sonra. Ya da o kadar eskiye gitmeye gerek yok. Yakın zamanlardan, yakınlardan soralım soruları. Sevgisi için zorlu mücadeleler veren biri, ne kadar sürdürür o sevgiyi peki? Bir arkadaş, uğruna ailesini karşısına aldığı sevdiğini, kalbini eline paramparça bırakırken bulmuştu. “Değmiyormuş!” demişti. “Çektiğim onca acı, daha değerli yapar bizi sanmıştım. Onca acıya, sonunda yine acı çekmek için katlanmışım meğer.” demişti. Üzgündü. Onu hiç böyle mutsuz görmemiştim, en zorlu dönemlerinde bile. Dağılan hayallerine üzgündü, paramparça mutluluk umutlarına üzgündü. Ve kızgındı, sanki tahmin edilebilir birşeymiş gibi, bunu farkedemediği için kendisine.

Sevgi eskimezdi aslında. Olsa olsa şekil değiştirirdi. Bazen nefrete, bazen üzüntüye, bazen acıma duygusuna ya da şefkate. Sevgi eskimezdi. Biz sadece değerini bilmezdik ya da tüketirdik ansızın…

Ağustos/2008

0 yorum: