18 Kasım 2008 Salı

Sus

Dolunay vardı gökyüzünde ve bir de onun yola vuran ışığı. Fötr şapkalı, uzun pardesülü bir adam belirdi yürüdüğü karanlık yolda. Ardına bakarak adımlarını hızlandırdı adam, sanki ondan kaçıyormuşçasına. İlk önce kaale almadı bu durumu. Sonra giderek rahatsız olmaya başladı adamın tavrından. Hani kovalanan o olsaydı, bu kadar endişe duymayacaktı sanki. Adama yetişebilmek için koşmaya başladı. Aralarındaki mesafe hiç azalmıyordu, adamın hızı hiç değişmemesine rağmen. Bağırmak istedi, “dur,kaçma!” demek. Ama yapamadı, daha hızlı koştu yalnızca adamın arkasından. Yaklaşıp kolunu tuttuğunda “dur lütfen” diyebildi güç bela. Durdu adam. Ağır ağır döndürdü yüzünü genç kıza doğru.

“Sen…” dedi kız, bir adım gerileyerek. “Ne zaman geldin?”

Adam başını eğdi yalnızca.

“Neden kaçıyorsun? Neden beni ardından koşturuyorsun? Görmüyor musun, çok yoruldum.”

“…”

“Bunca seneden sonra, ruhumda bir sürü yara açtıktan ve bunca eksik bıraktıktan sonra beni, şimdi buradasın öyle mi? Geri döndün yani?”

“Geçmiş geçmişte kaldı. Bugün yeni bir günün başlangıcı. Diliyorum ki biz de yeniden başlayabilelim, başlayan yeni gün gibi.” dedi adam.

Bildiği bir yalana kanar gibi uzattı elini kız, beraber yürüsünler diye babasıyla. Sanki şimdi kendine daha bir güvenerek atıyordu adımlarını. Özlemle, sevgiyle tuttuğu o elden aldığı güçle.

Uyandığında elinin havada asılı kaldığını farketti. Hayali bir eli sımsıkı kavrar gibiydi parmakları. Ne kadar özlemişti babasını. Öyle gerçek gibiydi ki, sanki gerçekten az önce ayrılmıştı yanından. Bunları düşünürken, mum alevini titretecek kadar hafif bir rüzgar gezindi teninde. Kendi hayatı üzerinde yine bu kadar söz sahibi olabilecek miydi peki, babası yanında olsa? Hangisini daha çok istiyordu, hangisinin yokluğundan daha çok üzüntü duyacaktı bilemiyordu. Evet gidişine üzülüyordu, yanında olmayışına da. Ama ardına katıp götürdüğü tüm mutluluklarını geri getirecek bile olsa, inşaa ettiği yeni yaşamından vazgeçmeyi kabul eder miydi şimdi?

Yokluğundan oluşan boşluklarda bir rahatlama da barındırır kimi şeyler, hüznüyle birlikte. İçten içe biliriz böyle olduğunu ama pek dillendirmeyiz. O boşluğu anlatmak gerekirse, sadece bir tarafından anlatma seçeneğidir elimizdeki. Öyle uluorta, herkese anlatılmaz zaten, içimizi rahatlatma nedeni. Gün gelir, bir olay yüzünden çelişkiler yaşar ruhumuz. Ve çelişkiler hayatın aynasıdır, öğreniriz.

Kasım/2008

0 yorum: