31 Mart 2011 Perşembe

Buğu

Sokağa bakan balkonun beyaz naylon iplerinde, kendilerini öylece boşluğa bırakmışlar gibi, yarı belinden tutturulmuş çamaşırlar var. Bu işlerin acemisi bir erkek eli tarafından mandallanmışlar besbelli. Sahibinin pek de saklayamadığı bir yalnızlığı, cama yapıştırılan kiralık ilânı gibi, öyle uluorta asmışlar birkaç mandalın yardımıyla. Pencereler, kimsenin bir şey söylemesini istemeyen insanlar gibi, asmış yüzünü oturuyor. Sokağın başında belirse sanki biri, gözlerini küçülten bir gülümseyişle ışıldatıp yüzünü, kollarını açacak. Ve işte o zaman, az ilerideki erik ağacının, bembeyaz gülümseyen dallarından havalanan kuşun kanat sesiyle birlikte, bir serçenin, o kuşun kanat seslerinin ardından, bir şarkı söyler gibi başladığı ötüşlerini de buyur edecek içeri. Belki o adam da balkona çıkacak o an, kendi dilinde bir şarkıya başlayacak. Kadını görecek sonra sokağın başında, ellerini teşekkür eder gibi kavuşturacak. Yalınayak bir çocuk, yağmurun yıkadığı arnavut kaldırım taşlarında, bütün bunlardan habersiz koşacak. İşte öyle zamanlarda, ne kadar kararsa da gün, insan yıldızları anacak. Yıldızların bunca parlak oluşunun, gözlerindeki buğunun kayboluşundan kaynaklandığını ise, bir tek kendine saklayacak.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

senin yazılar endorfin gibi geliyor insana..

Angel dedi ki...

Evet Amaa Güzel...

beenmaya dedi ki...

o sokağın başında olasım ve o balkona çıkacak adamı bekleyesim var...

nil dedi ki...

ben bu betimlemeleri okumaya doyamıyorum, sen de yazmaya doyma olur mu?

Azura dedi ki...

hay parpal'im sen ne güzel bir insansın!