24 Kasım 2009 Salı

Kayıp

Pencereden bakıp, uzun boylu birinin yüzünü görmeye çalışır gibi, üst katını görmeye çabaladığım binalar, bir sis bulutunun ardında bugün. Sanki bir yaramazlık yapmışlar, suçlarını da biliyorlar üstelik... Kendilerini koruyacak bir büyüğün ardına saklanmışlar, öylece etrafı kolluyorlar.
Çoğu zaman, böyle bir sis bulutunun ardında saklı, başka bir gezegenin olduğunu umut ediyorum. Kelimelerin, tabirlerin gerektiği gibi kullanıldığı; insanların yalan söylerken yüzlerinin kızardığı; "elalem ne der?" diye sorana kadar, "vicdanım ne diyor?" diye haklınının sınandığı bir gezegen; olmalı!

2 yorum:

aysema dedi ki...

Olmalı, Sevgili Parpali, olmalı öyle bir gezegen...

Eskiden bize öyle öğretilirdi. Yanlış olanı kimsenin görmediği, bilmediği yerde de yapmıyorsan iyi insan olursun denirdi. Çöp kutusunun kıt olduğu yerlerde elimizdeki kağıt parçasını saatlerce tutar, bulduğumuz çöp kutusuna atardık sokaklarda.

Sevgilerimle...

Ahbap dedi ki...

Adam,yaşadığı şehirdeki insanların verdiği gına duygusuyla düşmüş yollara.Yeni bir şehir yeni bir hayat umuduyla...
Doğasını beğendiği bir şehrin girişin de yaşlı bir adamla karşılaşmış.Yaşlı adama sormuş
''bu şehrin insanları nasıldır?''
Yaşlı adam da soruya soruyla karşılık vermiş.''senin geldiğin şehrin insanları nasıldı?''
Adam sinirli bir şekilde''yalancı üçkağıtçı düzenbaz ve vicdansızlardı''demiş.
Yaşlı adam''buranın insanları da öyle demiş''