17 Mayıs 2010 Pazartesi

Zaman, sadece birazcık zaman...

Artık mektuplar da yaralı. Kelimeler sahipsiz, beyaz kağıtların üzerine damlamış mürekkep lekeleri gibi. Darmadağınık cümleler, özensiz bir yazının altında yitirmiş gibi bütün önemini. Bütün zarflar adressiz, sadece göndereni belli. Pullar sadece koleksiyoncuların ellerinde. Hiçbir pul, hiçbir mektubu, kanatlandırıp kuş misali uçurmuyor artık bir yere. Hem postaneler de kapalı. Sanma ki tatil bugün. Sanma ki yarın diye bir şey var. Yok.
Aklıma üşüşen onca şiir, unutmayayım diye her fırsatta bir yerlere not aldığım. Dönüp dönüp okuduğum, okudukça vurulduğum. Sadece onlar var şimdi. Bir tek onlar sarıp sarmalıyorlar beni; her seferinde yeni bir hüzünle tamamlarken, bir önceki hüzünden arta kalan eksikleri. Tamamlana tamamlana eksiliyor içimdekiler. Ve eksildikçe artıyor ardımda kalan seneler. Sevinçli bir mevsimin dört koldan sardığı bu şehirde, gökyüzünde hâlâ zoraki mavilikler... Geçip gidiyor zaman.


fotoğraf çektirmek için yanyana getirilmiş iki nesne değiliz biz
güvercin curnatasında yanyana akan iki güverciniz
mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler
razı olma hiçbir sessizliğe
biliyorsun seni seviyorum
pencereden bakmayı
öğretecegim sana. /Cemal SÜREYA

0 yorum: