Sanki bir ses duysam değişecek her şey. Şairin dediği gibi, "sesime ses veren olsa" değişecek. Beklenen bütün zamanlar gelip geçecek. Koşarken yere düşen çocuklar gibi, bir anda toparlanıp kalkacaklar ayağa, kırılan umutlar. Oyunları yarıda kesilmesin diye, üstlerini başlarını silkeleyerek ayağa kalkan o çocuklar, etraflarında kim varsa ikna etmeye çabalarlar ya hani; kanayan kol ve bacaklarıyla. Aslında en çok kendilerini inandırmaya çalışırlar bilir misin, canlarının acımadığına. Oysa yalanım yok benim. Çok canım acıdı zamanında. Hep durup dinledim kendimi. Bu acı dedim, şuna benziyor; bu gülüş... şuna. Benzemese kıyamet kopmayacaktı ya. Ama benzemeliydi işte. Birine, bir şeye... Şimdi benzetmek istemiyorum gelen günleri, hiçbirine. O çemberin içinden kurtulsun istiyorum, kıskaca alınan düşünceler. Ve geçsin karşısına acının, canı yanmıyormuş gibi davrananın değil, sadece kendi canının acısıyla uğraşanın utanması gerektiğini kanıtlasın. Ve çocukluğundan hatırladığı gibi, yaraların sızısını, akşam yatağa uzanana kadar saklasın...
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
2 yorum:
Düştükten sonra yere; acıyan, kanayan dizlerine ağla. Uzun sürmesin ama...Zaten çocuklarda hemen doğrulup devam etmez mi oyuna?
yatağına uzandığında, o kendimizle en başbaşa olduğumuz ana sığındığında, yarasını deşsin, irinini akıtıp sağaltsın ama kendini...
Yorum Gönder