4 Mayıs 2010 Salı

Gün doğarken...

Kurulmuş bir saat gibi sabahın karanlığında açıldı gözlerim. Öyle bir dinlenmişlik hissi vardı ki üzerimde, haddinden fazla uyumuştum sanki. Karanlığa rağmen, telaşla saate uzandı elim. Bir hamlede doğruldum yataktan. Pencereye uzanıp açtım. Arabalar yoktu daha sokakta. İnsan sesleri, telaşlı ayak sesleri daha salınmamıştı ortalığa. Sabah serinliğinin eşliğinde kuş sesleri doldu, açık penceremden odaya.
Gün ışımıştı. Gecenin karanlığı, tasını tarağını toplayıp ayrılmıştı gökyüzünden. Az sonra bir karmaşa başlayacaktı bu sokakta. Ve gün, yine akşama kavuşacaktı sonra, biz o karmaşanın içinde kaybolmamaya çalışırken.
Zaman, açık kalmış pencereden akıp gidiyormuş gibi, birbirinin aynı günleri, birbiri ardına ekliyordu. Ne zaman güzel şeyler olsa zaman unutuluyordu. Bütün kötü günler, bütün kötü düşünceler silinip gidiyordu. Bir sabah aniden uyandığında, bir bakıyordun, doğan günün umudu, birer birer kapattığın kapıları açıyordu.

1 yorum:

oyumben dedi ki...

Sabah 5:30 kalkınca yaşadığın bu hisse yaklaşamıyorum bile.