11 Mayıs 2010 Salı

Tedirgin

Gözyaşlarım kuruyana kadar ağlamak istiyorum bugün. Neden bilmiyorum. Vazgeçemediğim bir-iki türkü ve birkaç şiir var yanıbaşımda. Fal bakıyorum kelimelerinden. Onlarla bulutlanıyor içim, onlarla güneş açıyorum yeniden.
Belki bana kırgın o arkadaşımla, dün akşam yaptığım tedirgin konuşma yüzündendir bu hâlim. Çünkü içime bir tortu gibi yayıldı ayrıldığımız andan beri. Konuşacak o kadar çok şey birikmişken, neresinden başlasak anlatmaya, hep ortasına denk gelecekken üstelik, bakışlarımıza yerleşmiş o tutukluk hâli... Bazı kelimelerin, bazı soruların o kekemeliği, yetişilmesi gereken yerler arasına sıkıştırılmış gibi duran sohbeti, geçen zamanın geri döndürülemeyen âkıbeti...
Oysa ikimiz de gitmek istiyorduk uzak diyarlara. İkimizde saplanıp kalmıştık bu koca şehrin kalabalığına. Dalgındı bakışlarımız. O yine sigara içiyor, ben yine çok içmeye başladığını söylüyordum. Kırgındı bana, biliyordum. Oysa hiç öyle olsun istememiştim ben. Tanırdı beni tanımasına ya, nedense yine o çekingenliğime bürünmüştüm yanında. "Saçlarını kestirmişsin" dedi. "Bu sefer son" dedim. "Artık uzatacağım." "Geçen sefer de öyle söylemiştin" dedi.
Bazen deli bir inatla karşı dururken kendime, bazen bir o kadar çabuk yeniliyor olduğumun farkındaydı o da. Güldü o yüzden. "Bu sefer son dedim" tekrar, kendime mi, onun alaycılığına mı kızdığımı bilmeden. Sonra bu hâlime güldük beraber. Yılların ifade edemeyeceği kadar iyi tanıyorduk birbirimizi. Ama yine de bilmiyorum, kırgınlığını giderebildim mi?
Belki de bambaşka bir şey beni bu ağlamaklı hâle getiren. Hani sabah güneşe uyanmışken, öğlen kara bulutlarla kaplanan gökyüzü gibi. Özlediğim kokuları, özlediğim tadları anımsamak gibi. Biliyorum, ne kadar uğraşsam da tam karşılamayacak durumumu, aklıma gelen tanımların hiçbiri...

1 yorum:

aysema dedi ki...

Sevgilerimi bırakıyorum...