4 Temmuz 2010 Pazar

Rüzgâr

Şehrin ışıklarının çok cezbedici göründüğü bir tepeden baktım bu akşam, o ışıkların içinde kaybolmuş yanıma. Hiç tanımadığım bir duygu dolaşmaya başladı, kalabalıklardan koruyabildiğim o sıkılgan tarafımda. Bütün şehri içimde taşıyormuşum gibi hissediyorum bazen. Sıkışan trafik, sinirli insanlar, birbirlerinin ayağını kaydırmaya çalışanlar; âşıklar, yalnızlar, baharlarını inatçı ayazlara kaptıranlar... Bir şehrin en nezih mahallesini seçer gibi, gelip kurulmuşlar içime. Bense kapılıp gidiyorum, gecenin laciverdinde parıldayan ışıklı hâllerine. Beni gökyüzünün çatılmış kaşlarından koruyan, yıllanmış ağaçlar, yaprak yaprak açılıyorlar başımın üzerinde. Seni soruyorum onlara. Rüzgâr eşliğinde bir şeyler fısıldamaya çalışıyorlar; duyamıyorum. Ancak lodoslarda duyulabilecek bir cevap olmandan korkuyorum.

2 yorum:

Evren dedi ki...

fark ediyorum ki, burada yazanı hep bir tebessümle bırakıyorum geride. bil istedim. kelimeler sende öyle farklı yanyana diziliyor ki, geceyi seyredeni resmediyor yürek, ve bilinmesini istediğin bütün detayları ve bir soru asılı kalıyor sonrasında akılda: korkusu gerçek mi yersiz miydi acaba...

Parpali dedi ki...

Evren... beni de gülümsettin biliyor musun?