Keşke unutabilse insan. Tutulmayan sözleri, gözünün içine baka baka yalan söyleyenleri, sevgisini, inancını yerle bir edenleri, güzel anılarını ateşe verenleri. Kulağında bir uğultu gibi dolanıp duran, alaycı, kibirli sözleri ve o sözleri keskin nişancılar gibi, neyi hedef belirleyerek söyleyeceklerini iyi bilen acı bileyicileri. Ne bileyim, kendi söküğünü de dikebilse mesela, şimdinin terzileri. Birleştirse birbirine, kötülerinden ayrıştırılmış güzel günleri. Güzel ve iyi'nin anlamı kaybolmadan, mevsimi geçmiş tatsız meyveler gibi.
Bazen soluklanmaya, bazen de biriktirdiklerimi anlatmak için soluk soluğa geliyorum bu sayfaya. Yazarken barışıyorum kendimle. Ve gerektiğinde, ardımda kalanlara yabancılaşıyorum. Birilerinin okuduğunu bilmek, kimi zaman utandırıyor beni. Kimi zaman da söylediklerimi cümle âlem duysun istiyorum, bir tellâl gibi. Harflerim ekranda anlamlı-anlamsız izler bırakıyor... Ve ben, tüm bu izleri seviyorum...
Tülay Şahin
Bu aralar okuyorum.
Öyle Miymiş? / Şule Gürbüz
Bu aralar izledim./Bale
La Corsaıre
Bu aralar izledim./Tiyatro
Tesir / SBR Tiyatro
Bu aralar izledim./Tiyatro
Grönholm Metodu / Ankara DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
İkinci Bölüm / DT
Bu aralar izledim./Tiyatro
Cyrano / Şehir Tiyatroları
Koyverdun gittun bizi...
Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun. Neden olmasın? Kazım KOYUNCU
İyi dilekler
Yüzüne bakıldığında neden hapşıramaz insanlar, bilmiyorum. Ama hapşırdığımda, "iyi yaşa" demeden çevremdekiler, bir alacağı tahsil eder gibi, gayet ciddi bir ifadeyle, "sen de gör" demekten mutlu oluyorum. Ve aynı anda yüzlerine yayılan, bazen mahcubiyetle karışık, bazen hınzır bir çocuğu andıran o gülücüğü görüp, onlara eşlik etmekten. Şu hayata inat, seviyorum iyi dilekleri ben.
O yüzden diyorum ki sana, güzel olsun her şey... hatta çok güzel olsun. Ama kötü de olsa yaşananlar, bıkma yine de anlatmaktan. Sen anlat ve her şey buhar olup uçsun.
Maviyi, yeşili, yaz akşam üzerlerini... İstanbul'u, Giresun'u ve deniz kenarlarını... dilediğimde yalnız kalabilecek kadar uzak, gerektiğinde, elimi uzatıp, kalabalığa karışacak kadar yakın; her ayrılıkta hüzünlenip, dönüşünde çocuklar gibi mutlu olduğum bu şehirde yaşamayı... kitapları, dostları, içten gülümseyen insanları... müzik dinlemeyi, umut etmeyi, insanları sevindirmeyi... hayâl kurmayı, mektupları, yolculukları... hatta, hatta yalnızlığımı...
4 yorum:
evet kendi söküğünü dikebilse önce keşke..
Sen hep yaz e mi? İyi kal, sevgilerimle...
Keşke... Ama bazen yanılmak da güzel oluyor. herkesin içinin bir olmadığını görmek bir sonraki adım için daha sağlam ayaklar getiriyor bize...
Şu sılaraki ruhumu harika yansıtan bir yazı olmuş. Unutmalı..ancak unutulursa o korku ve endişeler yok olur gibi geliyor..yok sayılmalı o yaşamışlık.
Kandiliniz mübarek olsun…
Yorum Gönder