26 Ocak 2010 Salı

Çanak çömlek patladı

Tam ortasından koparılmış, kimi zaman çizgili, kimi zaman kareli defter yapraklarında; kurşun kalemler yumuşaklığında fallar bakardık. Hiçbir hesabımız yoktu henüz hayatla. Hesapların tutmadığı zamanların çok uzağındaydık.
Tenefüs zili vardı hep aklımızda. On dakikaya sığdırılmış çocuk heyecanlarımızı yaşardık, koşarak ulaştığımız bahçelerde. Farketmiyorduk soğuk muydu, sıcak mıydı hava.
Hayallerimiz değil, yakalanmayanlarımızdı yerden yüksek olan. Gözlerimiz bağlıyken, etrafta aradığımız arkadaşlarımızdı; istediklerimizle, mecbur bırakıldıklarımız arasındaki denge değil.
Bütün saklanılmış zamanların, en hilekâr sonu, çanak çömlek patlatmaktı. Sadece oyunlarda olur sanıyorduk, başka biri gibi davranmaya çalışmayı. Ama her adımda bir kez daha öğrendik, şu dünyada bunun nasıl da marifet sayıldığını.

3 yorum:

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Ne keyifli ve gamsız günlerdi. Hem ne kadar uzak, hem de sanki dün gibi.

Newbahar dedi ki...

Heyecan doluyduk. Hepimiz birbirimizden heyecanlı, meraklı ve neşeli...
Bir adımlık mesafedeydi, seslendik mi yanıbaşımızda biten dost suretleri...
Şimdi ne ses duyan var, ne dost diye anılan...
Çocukluk gibi oda hayal, oda yalan.

trantoloji dedi ki...

cok güzel bir anlatım tarzı ile yazmış olduğunuz bu makaleyi beğenerek okudum sizi takipte olacağım :)