24 Ocak 2010 Pazar

Kayboluş

Ard arda iki kapıyı kapatarak ulaştım odama. İçimde ne zamandır, kapıları kapayarak bir odaya çekilmiştim acaba? Bir fincan kahvenin ardında kalan tortusunda, güzel şeyler aranıp dururken, "bir dağın tepesinde yalnızsın ya da kendini öyle hissediyorsun" diyen arkadaşımdan, yaşaran gözlerimi nasıl saklamaya çalıştığımı düşündüm sonra.
İki gündür dışarı adım atmamıştım. Yağan karın pencere önü gözlemcisiydim. Hatta yerler ilk tutmaya başladığında, okulun tatil olacağına sevinen çocuklar gibi, anneme müjde vermiştim. Büyüdükçe, bütün sevinçler nasıl da kayıp gidiyordu elimizden. Artık kar da yağsa, tatil bize uğramayacaktı. Hem uğrasa da, böyle uzun süre evde olmaktan canım sıkılacaktı.
Uzun süredir yarısı okunulmuş bir halde bekleyen kitabımı aldım elime. Bazı kelimeleri bilinçsizce değiştirerek okuyordum. Başa alıp, düzelttim yanlışlarımı; "bunu da nerden çıkardın?" diye söylenerek kendime. Cümleleri düzgün okuyup anlamına kavuşturmuştum. Ama her seferinde, o ilk andaki heyecanı kaybettiğimden, ben de kaybolmuştum.

1 yorum:

Özgür dedi ki...

kitap okurken kelimeler saçma sapan başka kelimelerle yer değiştirmek bir tek bana mahsus bir özellik sanardım. Dalgınlığın dibine vurmak bu galiba...